DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, asgari ücret ve emekli maaşlarına yapılacak zamların, gerçek enflasyon rakamları ve refah payı üzerinden belirlenmesi gerektiğini vurguladı.
Babacan, Yeniçağ TV’de Orhan Uğuroğlu’nun sunduğu “Kırmızı Koltuk” programına konuk oldu ve hükümete “kul hakkı yemeyin” uyarısında bulundu.
Babacan, son dönemdeki asgari ücret tartışmalarını “açık artırma” olarak nitelendirerek şu ifadeleri kullandı:
“Bu aralar asgari ücretlerde açık artırma var. Siyasi partilerin açıklamalarına bakın: 28 bin, 30 bin, 35 bin diyorlar.
Ben de açık artırmaya katılsam 50 bin derim. Ancak bu iş açık artırmayla olmaz. Burada önemli olan sistemdir.
Asgari ücret ve emekli maaşları gerçek enflasyon ve refah payı ile belirlenir. Ancak bu, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarıyla değil, halkın hissettiği gerçek enflasyon ile yapılmalıdır.
Önce gerçek enflasyonu açıklayın, herkesin hakkını verin.”
Babacan, hükümetin asgari ücret ve emekli maaşlarına ara zam yapmamasını eleştirerek, Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırı ile mevcut maaşlar arasındaki uçuruma dikkat çekti:
“Türk-İş’in açlık sınırı 20 bin lirayı geçti. Açlık sınırı sadece gıda masrafıdır.
Dört kişilik bir ailenin karnını doyurması için gereken rakam bu. Asgari ücret ise 17 bin lira. Yılbaşından beri ara zam yapılmadı.
Bakanlık dönemimde, enflasyonun yüzde 6 olduğu zamanlarda bile ara zam yapılırdı. Ara zam yapmazsanız kul hakkı yersiniz.
Milyonlarca emekli şu an 12 bin 500 lira maaş alıyor. TÜİK’in kendi enflasyon verileri bile yüzde 40’ları gösterirken maaşları bu seviyelerde sabit tutmak, kul hakkı yemektir. Bu durum kabul edilemez.”
Babacan, hükümetin TÜİK aracılığıyla açıkladığı enflasyon rakamlarını eleştirerek, pandemi ve deprem dönemlerinde de gerçeklerin gizlendiğini savundu:
“Hükümet, enflasyon rakamlarını düşük göstererek halkın güvenini kaybetti.
Çarşıda, pazarda herkesin gördüğü enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı arasında uçurum var. Pandemi döneminde ölüm istatistikleri bile açıklanmadı. Depremde kaç kişinin vefat ettiği hâlâ net değil. Gerçekleri saklayan bir iktidar var. Güven, doğrulukla sağlanır.”
Babacan, cep telefonları üzerinden erişilebilen online kumara ilişkin hükümeti sert bir dille eleştirdi:
“Kumarhaneler yasak ama herkes cep telefonlarından kolayca kumar oynayabiliyor. Çocukların elindeki telefonlarla kumara ulaşması büyük bir tutarsızlıktır.
Twitter ve Instagram’ı istedikleri zaman kapatan hükümet, bu bahis ve kumar sitelerini neden engellemiyor? Ödeme sistemleri birkaç şirkete ait. Elektronik ödemeleri kesmekle bu sorunu çözmek mümkün. Eğer hâlâ göz yumuluyorsa, birilerinin buradan çıkar sağladığı açıktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz konusundaki “Nas” söylemlerine de göndermede bulunan Babacan, hükümetin tutarlılık eksikliği yaşadığını savundu:
“Erdoğan faizle ilgili ‘Nas’ dedi. Peki, kumarla ilgili Nas yok mu? Tutarlılıkları yok. Merkez Bankası’na talimat verip faizi yüzde 8,5’tan yüzde 50’ye çıkaran bir hükümetin söylediklerine nasıl güvenelim?”
Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden adaylığı konusunda da açıklamalarda bulundu:
“Sayın Erdoğan’ın tekrar aday olmak istediğini tahmin ediyoruz. Ancak Anayasa’ya göre üçüncü kez aday olması mümkün değil.
Hukukçularımız ‘Aday olamaz’ dedi. YSK karar verdi, aday oldu. Meclis erken seçim kararı almadığı sürece aday olamaz.
Bugün için böyle bir karara destek vermemiz söz konusu değil.”
Babacan, siyasette samimiyet ve doğruluğun önemine dikkat çekerek, hükümeti çelişkili açıklamaları nedeniyle eleştirdi:
“Biz sahici siyaset yapıyoruz. Hakikatle siyaset yapılması gerektiğine inanıyoruz. Daha birkaç ay önce farklı söylemler dile getirenler şimdi ‘Öcalan Meclis’e gelmeli’ diyor.
Bu tutarsızlıktır. Biz doğruya doğru, yanlışa yanlış diyoruz. Erdoğan ise ‘Öfke bir hitabet sanatıdır’ diyerek rol yaptığını zaten itiraf ediyor.”
Babacan, Türkiye’deki sosyal destek mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çekerek, çözüm önerilerini paylaştı:
“İzmir’deki vahim olay, Türkiye Yüzyılı’na yakışmıyor. Sosyal destek uzmanlarıyla iki yılda tüm ihtiyaç sahibi ailelerin durumunu tespit edebiliriz.
60 bin uzmanla her ailenin eksiklerini takip etmek mümkün. Bu bir organizasyon meselesidir. İş bilen kadrolarla çalışarak Türkiye’nin sosyal destek sistemini baştan aşağıya iyileştirebiliriz.”
Babacan, Yeniçağ TV’de Orhan Uğuroğlu’nun sunduğu “Kırmızı Koltuk” programına konuk oldu ve hükümete “kul hakkı yemeyin” uyarısında bulundu.
Babacan, son dönemdeki asgari ücret tartışmalarını “açık artırma” olarak nitelendirerek şu ifadeleri kullandı:
“Bu aralar asgari ücretlerde açık artırma var. Siyasi partilerin açıklamalarına bakın: 28 bin, 30 bin, 35 bin diyorlar.
Ben de açık artırmaya katılsam 50 bin derim. Ancak bu iş açık artırmayla olmaz. Burada önemli olan sistemdir.
Asgari ücret ve emekli maaşları gerçek enflasyon ve refah payı ile belirlenir. Ancak bu, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarıyla değil, halkın hissettiği gerçek enflasyon ile yapılmalıdır.
Önce gerçek enflasyonu açıklayın, herkesin hakkını verin.”
Babacan, hükümetin asgari ücret ve emekli maaşlarına ara zam yapmamasını eleştirerek, Türk-İş’in açıkladığı açlık sınırı ile mevcut maaşlar arasındaki uçuruma dikkat çekti:
“Türk-İş’in açlık sınırı 20 bin lirayı geçti. Açlık sınırı sadece gıda masrafıdır.
Dört kişilik bir ailenin karnını doyurması için gereken rakam bu. Asgari ücret ise 17 bin lira. Yılbaşından beri ara zam yapılmadı.
Bakanlık dönemimde, enflasyonun yüzde 6 olduğu zamanlarda bile ara zam yapılırdı. Ara zam yapmazsanız kul hakkı yersiniz.
Milyonlarca emekli şu an 12 bin 500 lira maaş alıyor. TÜİK’in kendi enflasyon verileri bile yüzde 40’ları gösterirken maaşları bu seviyelerde sabit tutmak, kul hakkı yemektir. Bu durum kabul edilemez.”
Babacan, hükümetin TÜİK aracılığıyla açıkladığı enflasyon rakamlarını eleştirerek, pandemi ve deprem dönemlerinde de gerçeklerin gizlendiğini savundu:
“Hükümet, enflasyon rakamlarını düşük göstererek halkın güvenini kaybetti.
Çarşıda, pazarda herkesin gördüğü enflasyon ile TÜİK’in açıkladığı arasında uçurum var. Pandemi döneminde ölüm istatistikleri bile açıklanmadı. Depremde kaç kişinin vefat ettiği hâlâ net değil. Gerçekleri saklayan bir iktidar var. Güven, doğrulukla sağlanır.”
Babacan, cep telefonları üzerinden erişilebilen online kumara ilişkin hükümeti sert bir dille eleştirdi:
“Kumarhaneler yasak ama herkes cep telefonlarından kolayca kumar oynayabiliyor. Çocukların elindeki telefonlarla kumara ulaşması büyük bir tutarsızlıktır.
Twitter ve Instagram’ı istedikleri zaman kapatan hükümet, bu bahis ve kumar sitelerini neden engellemiyor? Ödeme sistemleri birkaç şirkete ait. Elektronik ödemeleri kesmekle bu sorunu çözmek mümkün. Eğer hâlâ göz yumuluyorsa, birilerinin buradan çıkar sağladığı açıktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz konusundaki “Nas” söylemlerine de göndermede bulunan Babacan, hükümetin tutarlılık eksikliği yaşadığını savundu:
“Erdoğan faizle ilgili ‘Nas’ dedi. Peki, kumarla ilgili Nas yok mu? Tutarlılıkları yok. Merkez Bankası’na talimat verip faizi yüzde 8,5’tan yüzde 50’ye çıkaran bir hükümetin söylediklerine nasıl güvenelim?”
Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden adaylığı konusunda da açıklamalarda bulundu:
“Sayın Erdoğan’ın tekrar aday olmak istediğini tahmin ediyoruz. Ancak Anayasa’ya göre üçüncü kez aday olması mümkün değil.
Hukukçularımız ‘Aday olamaz’ dedi. YSK karar verdi, aday oldu. Meclis erken seçim kararı almadığı sürece aday olamaz.
Bugün için böyle bir karara destek vermemiz söz konusu değil.”
Babacan, siyasette samimiyet ve doğruluğun önemine dikkat çekerek, hükümeti çelişkili açıklamaları nedeniyle eleştirdi:
“Biz sahici siyaset yapıyoruz. Hakikatle siyaset yapılması gerektiğine inanıyoruz. Daha birkaç ay önce farklı söylemler dile getirenler şimdi ‘Öcalan Meclis’e gelmeli’ diyor.
Bu tutarsızlıktır. Biz doğruya doğru, yanlışa yanlış diyoruz. Erdoğan ise ‘Öfke bir hitabet sanatıdır’ diyerek rol yaptığını zaten itiraf ediyor.”
Babacan, Türkiye’deki sosyal destek mekanizmalarının yetersizliğine dikkat çekerek, çözüm önerilerini paylaştı:
“İzmir’deki vahim olay, Türkiye Yüzyılı’na yakışmıyor. Sosyal destek uzmanlarıyla iki yılda tüm ihtiyaç sahibi ailelerin durumunu tespit edebiliriz.
60 bin uzmanla her ailenin eksiklerini takip etmek mümkün. Bu bir organizasyon meselesidir. İş bilen kadrolarla çalışarak Türkiye’nin sosyal destek sistemini baştan aşağıya iyileştirebiliriz.”